Twitter alır, alır, alır…

Yaşı yetenler ya da en azından maziyle bağı kopmamışlar hatırlarlar. Bir Billur Tuz reklamı vardı. Ses şöyle derdi: Billur Tuz, akar akar akar. Hem bereket hem de kaliteyi çağrıştırırdı bu ses. Zira, zaten bir markayı insanların algısında farklı bir yere konumlandırmak için ona bir özellik bahşetmek en doğrusudur. Sanki diğer tuzlar akmıyormuşçasına “Bunda bir halt var galiba!” diyerek algıda seçicilik yapıldığı günlere döndüm.

Neyse konumuz bu değil birazcık daha güncel! Ama başlığı hangi ses tonuyla okumanızı istediğimi anladınız umarım. :)

Sosyal medyayı ve onunla alakalı haberleri takip edenler bilirler: Twitter yeni bir firmayı daha satın aldı: Lucky Sort. Bundan önce, Summify, Vine gibi servisleri kendi himayesine alan Twitter şimdi de veri analizinde uzmanlaşmaya çalışan bir firma olan Lucky Sort’u aldı.

Ben bunu şuna benzetmeye başladım. Eskilerde, supermarketler daha ilk yoğunlaşmaya başladığında, buna bir dur demek gerektiği konusunda hem yazılı hem de görsel basında haberler çıkardı. Küçükleri yiyen büyük balıkların tek düze ve tekel bir pazarda son kullanıcının konfor alanını fark ettirmeden yok ettiği konuşulur dururdu. Şimdi de aynı konuşmalara sosyal dünyada gark olacağız sanırım.

Yahoo’nun Summly’i, Google’ın Wavii’yi, Facebook’un Instagram’ı satın alması derken büyüklerin, küçükleri yemesinin artık fazlalaştığını görüyoruz. Bunun birkaç sebebi var.

Birincisi, büyüyen platformlar manevra yeteneğini kaybederek her kurumun yakalandığı hastalığa yakalandılar. Gelişememek. Gelişemeyince de bu eksikliği gidermek için daha küçük ve daha nishe ilerleyen firmaların ekipleriyle hem yeni bir hizmete hem de yeni bir ekibe kavuşmaya çalışıyorlar.

İkincisi, bu platformlar o kadar çok büyüdü ve kullanım alanları o kadar çok birbiriyle paralelleşmeye başladı ki, farklılaşmak için hızlı olmaları gerekiyor. Bu da zaman kaybetmeden küçük ama gelecek vaad eden firmaları satın almalarını sağlıyor.

Diğer yandan ise, kurulmuş olan birçok küçük firmanın hayali bir gün büyük balıklar tarafından yenmek. Çünkü işi genişletmek ve big brother’ların arasına girmek artık oldukça zor. Bu sebeple köşeyi dönmenin en hızlı yolu, yenilip yutulmak oluyor.

Bu satın alma çılgınlığında Twitter’ın aldıkça alası geliyor gibi bir izlenime kapıldım. Sırasıyla durmadan bu tip haberleri alır olduk. Fakat alım stratejilerinin çok da plansız olduğu söylenemez. Summify (Twitter’daki konuşulanları kullanıcının takip ettiklerine göre derleyen servis), Vine (6 saniyelik video paylaşma servisi) ve Lucky Sort (veri analiz servisi) ile Twitter tam one-stop-shop olmaya çalışıyor. Kullanıcının tüm ihtiyacı olabileceklerini en kısa ve en hızlı şekilde kendi platformunda toparlayarak, diğer platformlardan sıyrılmaya çalıştığı da aşikar. Twitter music satın alınmadığı ve geliştirildiği için onu katmıyorum.

Zaman değişiyor. Facebook, kendi platformunda harcanan zamanda o kadar çok düşüş yaşadı ki artık kullanıcının 1 saniyesinin bile çok değerli hale geldiği konusu ortaya çıktı. Her mecra işi nasıl kısaltır ve kolaylaştırırım noktasında. Bu sebeple daha bu yarışta ne ufak bakkallar satın alınır göreceğiz ama gerçek şu ki kullanıcı olarak tek el ve tek boyutlu bir sosyal medya dünyasına fark etmeden girdik.

20130514-231249.jpg

Vine: zamanımız kısıtlı

Zaman darlığı yaşadığımız bu yüzyılda herşeyimiz koşuşturmaca içerisinde geçiyor ve yine de hiçbir şeye yetişemiyoruz. Bir konu hakkında bilgi almak için mobil cihazlarımızda google’a hemen yazıp hemen öğrenmeye çalışıp işimizi bitiriyoruz. Öyle ki bazen wikipedia’da hızlıca okuyoruz ve bulduğumuz bilgiyi başka bir kaynakla kontrol dahi etmiyoruz. Bu, hem Google’ın sıraladığı arama sonuçlarına güvenimizi hem de o çok değerli zamanımızı daha da harcamak istemememizden kaynaklanıyor.

Bu sebeple, herşeyin daha hızlı ulaşılabilir olması için tüm sektörler uğraşıyor.

Daha hızlı internet için: 3G, 4G, Fibernet.
Daha hızlı bilgiye ulaşabilmek için: Summly, Wikipedia.
Daha hızlı alışveriş için: Eticaret siteleri, gibi.

Bu zamana kadar daha hızlı video için bir çözümümüz yoktu, ta ki Vine çıkagelene kadar.

Vine ilk yayılmaya başladığında, 6 saniyelik videolarla kullanıcıların ne kadar mesajı barındırabileceklerine akıl sır ermemişti. Ben de dahil olmak üzere, bazılarımıza mantıksız bile gelmişti. Vine’ın bu kadar ses getirmesinin, sahibinin Twitter olmasına bağlanmıştı ve bağlanıyor.

Bu kesinlikle bir etken.

Fakat kendime dönüp bir baktım. Bundan birkaç sene önceye kadar Youtube’da bir videoyu izlemek için konunun çekiciliği benim için yeterli bir sebepti. Ne var ki, bu aralar videoları izlemeden önce videonun uzunluğuna bakmaya başladığımı fark ettim. 1 dakikadan uzun olan videoları izlemiyordum ve izlemeye başlarsam da sıkılmaya başlıyordum.

Vine’ın da buna bir merhem olduğunu düşünebiliriz. Hızlanan ve küçülen zamanlarımızda değil 60 saniye, 15 saniye bile harcamak istemiyoruz. 6 saniyelik bir videoyu ise hepimiz izleyebiliriz. Twitter’da yapılan son araştırmalarda 40 karaktere kadar olan tweetlerin daha çok okunduğuna dair sonuçlar da çıktı.

Sonuç olarak, zamanın kullanıcısına birşeyler anlatmak için artık 6 saniyeniz var diyebiliriz. 6 saniyede bir oyunun kuralını anlattınız anlattınız ya da markanızı gösterdiniz gösterdiniz yoksa uzun uzun hikayelerle uğraşmanız sizler için de zaman kaybından başka birşey olmayacaktır. Altına birşey mi yazacaksınız? Maksimum 40 karakteriniz var. Paragrafları kullanmaya başladığınız an kullanıcıyı kaybettiğinizden emin olabilirsiniz.

Basit ve hızlı olun. Çünkü hiçbir hikayeniz kullanıcının 6 saniyesinden daha değerli değil.

Nasıl anlatacağız ki diyorsanız alın size çok güzel bir örnek! This is Vine-telling! From FCUK!

FCUK in Vine

20130421-235108.jpg