Annelere yepyeni destekçi: Tuvalete Merhaba

Annelik denince ne çok yapılacak iş var arkadaş. Biz pazarlamacılar, hep işin duygu boyutuna bakıyoruz da, bebeğin beslenmesinden, öğretimine, tuvaletinden, uykusuna kadar annenin yapmadığı iş yok!

Bir de üstüne, evde alışverişi yapan, markalara karar veren de anneler. Böylelikle, tüm markaların hedefi, ilgisi de onlara.

Bir marka da çıkıp, karşılığında birşey beklemeden, duygu sömürüsü yapmadan, sadece destekçi olarak bir iş yapmıyor ki diyordum kendi kendime.

Bunu bozmaya geldik! :)

Okumaya devam et

Bana bu işkenceyi neden yapıyorsunuz?!

Mobilleşen dünyamızda tüm websitelerinin mobi siteleri, tüm aplikasyonların mobil versiyonları var. Ve her geçen gün hem cihazların güncellemelerine hem de kullanıcının alışkanlıklarına göre değişim yaşıyorlar.

Peki gerçekten kullanıcının alışkanlıklarına göre mi değişim yaşıyorlar?

Allah aşkına, kim bu tasarımcılar? Kim bu kullanıcı deneyimine göre uygulamaları şekillendiren insanlar? Neredeler?

Öncelikle UX nedir bir onu hatırlayalım. UX yani “user experience” tasarımı kullanıcının alışkanlıkları/istekleri/öğrendiklerine göre bir cihazı veya uygulamayı kullanmasını kolaylaştırıcı en önemli haritadır. Bunu yapabilmek zordur fakat doğru yapılırsa hem mutlu bir kullanıcınız hem de başarılı bir ürününüz var demektir.

Kullanıcının alışkanlıkları? İstekleri? Öğrendikleri? Ne demek?

Çağın cebimize veya gözümüzün önüne koyduğu cihazların bizlere kazandırdığı belirli hareketler bulunuyor. Bunlara “sliding yapmak” veya “orta tuşa basmak” veya “büyütme/küçültme hareketi yapmak” gibi örnekler verebiliriz. Hareketler artık günlük yaşantımızın parçası olduğunda, artık bu aksiyonlarımıza cihazlardan cevap beklemeye başlıyoruz.

Düşünün. Yeni bir aplikasyon yüklediğinizde, “slide”, “çift tıklama” gibi hareketleri hemen yapmadınız mı? Cihazın ve uygulamanın reaksiyonuna bakmadınız mı?

Tüm bu yazdıklarıma bakınca aslında UX’in “universal hareket dili” olduğunu da düşünebiliriz.

Ne yazık ki, Facebook ile Twitter bu şekilde düşünmüyor sanırım.

Günlerdir, haftalardır beni delirten bir detay var. Facebook’ta mobil aplikasyonunda görselleri yukarı iterek kapatabiliyorken, Twitter’da görselin üzerine bir kere basmanız gerekiyor. Niye? Hele ki bu kadar büyük iki platform, kullanıcının alışacağı tek bir yöntem olmalıyken neden zorlaştırıyor?

Yeni güncellemede birisinin doğru yolu bulacağını umut ediyor. Kullanıcılara kolaylık diliyorum!

20131021-231612.jpg

Birisi LinkedIn’e yardım etsin!

 

 

 

 

Geçen gün LinkedIn hesabımı kontrol ederken, çıldırmaya başladığımı düşündüm. Hesabıma her baktığımda “notifikasyon” bölümünde “1” işareti vardı. Her defasında, biri yazdığım birşeyi mi like etti, yoksa profilime mi baktı diye açtığımda aşağıdaki görselle karşılaştım.

Image

 

LinkedIn’de takip ettiğim bazı uzmanlar var. Bunlar belirli konularda yazılar yazıyor, sorular soruyor bir nevi beyin jimnastiği yaptırıyor. Çoğu kez okumaya fırsat bulamasam da boş zamanlarımda beslenebileceğim kişiler arasındalar. Okuduğum zamanlarda ise elimden geldiğince yorum veya cevap yazmaya çalışıyorum. Bu bir nevi, Facebook’ta da “Like” ettiğiniz herhangi bir Page’te bir posta yazdığınız yoruma denk geliyor.

Küçük bir farkla.

Facebook’ta bir post’a yazmış olduğunuz cevap sonrası ilgili post’a diğer kullanıcılar tarafından herhangi bir aksiyon alınırsa, 1,2,3 kez size notifikasyon akıyordu ki artık o da gelmiyor. LinkedIn’de ise, 85 kişi bile alakasız cevap verdiğiniz bir postu sadece “like” etse dahi size notifikasyon düşüyor. Düşüyor da düşüyor! Bunun kullanıcı açısından ne kadar sinir bozucu olduğunu hiçbir LinkedIn yetkilisi de farkına varmıyor!

LinkedIn’in başka bir sorunu ise e-posta yolu ile aksiyon haberdar etmesi. Profilinizde (arkadaş talebi dışında) olan herşey, olduktan 3-4 gün sonra sizin epostanıza düşüyor. Yani platform sizi geriden takip ediyor.

Sonuç olarak, birisinin gerçekten de LinkedIn’e yardım etmesi gerektiğini düşünüyorum. Hız, dinamizm ve kullanıcı dostluğu bakımından hala çok eksikleri var ve bu hele ki “iş insanları”nın kendisinden uzaklaşması için yeterli sebepler.

Unutmadan söyleyelim, LinkedIn yakın zamanda, dünya üzerinde başka sosyal medya platformlarının olduğunu ve bunları da bir şekilde kullanması gerektiğini anladı. İnsanlık için küçük, LinkedIn için büyük bir adım.

Image

Lady Gaga – Alkış istiyor. Ya siz?

Video

Son yılların pazarlama başarısı Lady Gaga’dır.

Hayali bir insan ve anlaşılmaz uçluktaki bir tarzla belleklere girmiş ve kendisine özendirmiştir. Sadece hayranlarını değil meslektaşlarını da bu uçluğun içine almıştır. Şimdilerde gördüğümüz birçok klipte ve sahne şovunda kendisinden izler görüyoruz. Abartı, şehvet ve korkunçluk karışımı bir imaj.

Kendisinin en son single’ını popüler kültüre yakın olan insanlar olarak dinlemişsiniz hatta videosunu da izlemişsinizdir diye düşünüyorum.

Applause. Yani “alkış”.

Şarkının “konusu” Lady Gaga’nın hayranları için ve onların beğenisiyle yaşadığını anlatıyor. Bir şekilde, şarkıcının/ sanatçının üne/şöhrete/beğeniye bağımlılığı ön plana çıkartılmış.

Düşündüm.

Bu bağımlılık sadece şarkıcılar için mi var diye. Ya da oyuncular için? Birileri tarafından beğenilmek, takip edilmek, sözünün önem arz etmesi? Hayır.

Yaşadığımız dünyayı bir düşünün. (Düşünme sırası şimdi sizde.) Facebook’ta like edilmek, Twitter’da RT ve takip edilmek, Linkedin’de onaylanmak ve Instagram’da yine like edilmek için neler yapıyoruz? Fotoğraflar çekiyoruz, videolar kaydediyoruz, statüler yazıyor, beğendiğimiz başka bir linki paylaşıyoruz. Hep bir tepki görmek istiyoruz, özellikle de olumlusundan.

Çağımızın alkışı “like” edilmektir. Ve biz artık bunun için yaşıyoruz. Sadece sosyal medyada da değil, normal yaşantımıza da bu sıçramış durumda. Bulunduğumuz ortamlar ve yaşam tarzı mutluluğun popülerlikten geçtiğine inandırıyor. Doğru ya da yanlış, yaptığımız herşeyin başka bir kimseye etkisinin peşinden koşuyoruz.

Yani, Gaga yalnız değilsin. We live for the applause, too!

Facebook tırnaklarımızda!

Facebook hayatımızın her anını sardı derken yanıldığımızı hiç düşünmemiştim, ta ki bugüne kadar! Sosyal medya devi iletişimde parmaklarımızı kullanırken onu unutmamamız için rengini tırnaklarımıza taşımaya karar vermiş. Facebook mavisi ile ojeyi satışa sunmuş! Sadece California merkezindeki markette satışa sunulan ojelerin ambalajlaması pek de başarılı bulunmasa da rakiplerinin aklına yeni fikirler getirmekte ilham verdiği kesin! Bakalım siz ne düşüneceksiniz?

Design taxi

20130831-204650.jpg

<a

Bianca Bosker

20130831-204921.jpg