Twitter

Image

Rastgele üç maymun seçmişler, kafese koymuşlar, kafesin tavanına da muz asmışlar… Muzu gören maymunlar tellere tırmanıp uzanmış ki, vermişler tazyikli suyu, nerden geldiğini şaşırmış zavallılar, paldır küldür yere yuvarlanmışlar, kafa göz haşat… Uslu uslu oturmaya başlamışlar, sırılsıklam.

Bakmışlar ki, bunlar öğrendi, ıslak maymunlardan birini çıkarıp, yerine kuru bi maymun koymuşlar… Kuru maymun tellere hamle yaptığında, tazyikli suya gerek kalmamış, ıslak maymunlar yapışmış kuru maymunun ayağına, vermişler sopayı, başımızı belaya mı sokacaksın diye… Böylece, o da öğrenmiş, oturmuşlar uslu uslu, ikisi yaş, biri kupkuru.

Sonra, ıslak maymunlardan birini daha çıkarıp, yeni bi kuru maymun koymuşlar kafese, bu sefer, ıslak olanı tazyikli su korkusuyla, kıdemli kuru olanı kanun böyle diye, girişmişler tekme tokat tecrübesiz kuru maymuna… Oturmuşlar uslu uslu, ikisi kuru, biri sırılsıklam.

Ardından, son ıslak maymunu dışarı alıp, üçüncü kuru maymunu ittirmişler içeri, garibim muza teşebbüs edince, esaslı sopa yemiş öbür kuru maymunlardan, bilhassa ilk kurunun böbreğe böbreğe çalıştığı görülmüş… Netice itibariyle, neden dövdüğünü bilmeyen iki kuruyla, neden dövüldüğünü anlamayan bir kuru maymun elde edilmiş. Oturmuşlar uslu uslu.

Promoted Tweet: Stil Herşeydir

Twitter’da markaların WOM yaratmak için en çok kullandığı yöntem promoted tweet. Ne işe yarar bu tweet türü? Bir miktar para vererek kendi hashtag’inizi Trending Topic yapıyorsunuz, böylelikle insanlar TT’de gördükleri konu hakkında Tweetler atmaya başlıyorlar. Böylelikle de markanız hakkında da konuşturmuş oluyorsunuz. En önemlisi de TT’nizin çoğunlukla markanızın adını barındırmaması. Asıl amaç markanızın alt mesajının insanların yaratıcılığıyla altının çizilmesi. Buraya kadar herşey normal, tabii doğru yapıyorsanız.

Şimdi, hatta bugün, Elidor da böyle bir kampanya başlattı. Promoted tweet: #StilHerşeydir. Bunu da ELLE Style Awards 2013 ile bağlanmaya çalışılmış.

Bunu teklif eden ajansa ve yapan departmana birkaç sözüm var.

– StilHerşeydir muhabbet başlatacak bir cümle değil, kesin bir yargıdır. Yargı hakkında ancak tartışırsınız veya eleştirirsiniz. Kabullenedebilirsiniz fakat bu sizin fikriniz olmaz.

– Sosyal medya yargıları sevmez. Dalga konusu olursunuz.

– Yaşadığımız dünya monolog değil dialog üzerine kurulu. Yargılar iticidir, dialogu engeller.

Olmamış.

Neler olabilirdi? İlla stili kullanacaksak…

#StilimiKoruyorum
#Stilİçin
#StilDediğin
#SenBenStil

Muhabbete açık olun ey markalar!

20131206-231026.jpg

Twitter’ın farklı kullanımı -dikkat gülme krizine sokabilir!

Twitter ilk çıktığında hizmet verdiğimiz kurumlara anlatmak için “micro-blogging websitesi” olarak anlattığımızı hatırlıyorum. O zamanın 160 karakteri, şimdinin 140 karakteri ile düşüncenizi, yaşadıklarını anlattığınız/paylaştığınız bir platform olarak da açıklıyorduk. Anlaması hepimiz için zordu. Bu kadar karaktere ne sığdırabilirdik ki?

Zaman geçti. Twitter, sosyal platformlar arasında lider konuma geldi. Bunun en büyük nedeni ise kullanıcılarının kullanımı farklılaştırmasıyla ilgiliydi. Bir kazayı, politik olayı veya magazinsel bir haberi herkesten ve herşeyden önce Twitter’da görmeye başladık. Fark ettik ki, 140 karaktere çok şey sığdırabiliyormuşuz.

“Çok şeye” yeni bir örnek de yakınlarda oldu.

Amerika’nın ABC kanalının ünlü programı The Bachelorette’in yapımcısı Elan Gale, Thanksgiving günü uçakla bir yerden bir yere seyahat ediyordu. Uçak tehir etmiş ve yolcular aileleriyle beraber olamayacakları için gergindi. Diane adında bir yolcu ise, diğerlerinden daha kızgındı. Etrafa ateş püskürüyor ve hem yolcular hem de hostesler için olayı daha da cehenneme çeviriyordu.

Bunu gören Gale, Diane’e bir kadeh şarap ve bir not gönderdi. Ve hem gönderdiği notu hem de izlenimlerini Twitter’da paylaştı. Diane’in cevabı ve yaşananları an be an Twitter’a post eden Gale’in bu “micro-blog”u tam anlamıyla olay oldu! Hem gülmek hem de şaşırmak için aşağıdaki linkte tüm hikayeyi (kanıtlarıyla) okumaya ne dersiniz? :)

Elan Gale’in delirdiği an:)

20131129-205318.jpg

Bana bu işkenceyi neden yapıyorsunuz?!

Mobilleşen dünyamızda tüm websitelerinin mobi siteleri, tüm aplikasyonların mobil versiyonları var. Ve her geçen gün hem cihazların güncellemelerine hem de kullanıcının alışkanlıklarına göre değişim yaşıyorlar.

Peki gerçekten kullanıcının alışkanlıklarına göre mi değişim yaşıyorlar?

Allah aşkına, kim bu tasarımcılar? Kim bu kullanıcı deneyimine göre uygulamaları şekillendiren insanlar? Neredeler?

Öncelikle UX nedir bir onu hatırlayalım. UX yani “user experience” tasarımı kullanıcının alışkanlıkları/istekleri/öğrendiklerine göre bir cihazı veya uygulamayı kullanmasını kolaylaştırıcı en önemli haritadır. Bunu yapabilmek zordur fakat doğru yapılırsa hem mutlu bir kullanıcınız hem de başarılı bir ürününüz var demektir.

Kullanıcının alışkanlıkları? İstekleri? Öğrendikleri? Ne demek?

Çağın cebimize veya gözümüzün önüne koyduğu cihazların bizlere kazandırdığı belirli hareketler bulunuyor. Bunlara “sliding yapmak” veya “orta tuşa basmak” veya “büyütme/küçültme hareketi yapmak” gibi örnekler verebiliriz. Hareketler artık günlük yaşantımızın parçası olduğunda, artık bu aksiyonlarımıza cihazlardan cevap beklemeye başlıyoruz.

Düşünün. Yeni bir aplikasyon yüklediğinizde, “slide”, “çift tıklama” gibi hareketleri hemen yapmadınız mı? Cihazın ve uygulamanın reaksiyonuna bakmadınız mı?

Tüm bu yazdıklarıma bakınca aslında UX’in “universal hareket dili” olduğunu da düşünebiliriz.

Ne yazık ki, Facebook ile Twitter bu şekilde düşünmüyor sanırım.

Günlerdir, haftalardır beni delirten bir detay var. Facebook’ta mobil aplikasyonunda görselleri yukarı iterek kapatabiliyorken, Twitter’da görselin üzerine bir kere basmanız gerekiyor. Niye? Hele ki bu kadar büyük iki platform, kullanıcının alışacağı tek bir yöntem olmalıyken neden zorlaştırıyor?

Yeni güncellemede birisinin doğru yolu bulacağını umut ediyor. Kullanıcılara kolaylık diliyorum!

20131021-231612.jpg