Yeni trend: Yik Yak

Herkes Ello’dan bahsededursun, dünyayı kasıp kavurmaya hazırlanan yeni bir uygulama var: Yik Yak.

Bilenler bilmeyenlere anlatsın; Yik Yak, lokasyon bilginizi kullanarak etrafınızdakilerin neler hakkında yazdıklarını isimlerini gizleyerek gösteriyor. Daha bugün konuşuyorduk. Sosyal medya ilk kez ortaya çıktığında, kimliğinizi ortaya koyarak dijital dünyada da konuşmanızı, fikir beyan etmenizi teşvik etti. Şimdilerde ise bu alışkanlık yerini anonymous yorumlara bırakıyor.

Birçok sebebi var.

Değişimin başlıca nedeni; markalar! Önceleri halkın sesini duyurması, networking yapması ve birbiriyle olan iletişimini kuvvetlendirmesi amacına hizmet eden sosyal medya, şimdilerde en güçlü reklam mecrası haline geldi. Öyle ki, kullanıcıların kendi rızalarıyla veriyor oldukları datalar incelenerek, kişisel reklamlarla tam bir rahatsızlık merkezine dönüştü.
Geçtiğimiz gün Tolga Arıcan ile de yaptığımız söyleşide de konusu geçtiği gibi artık yeni odak noktası big data! Analiz edilmekten, incelenmekten rahatsız olanlarda bir kaçış noktası aramaya başladı ki buna da çözüm olarak birçok platform oluşmaya başladı.

Yik Yak ile bir toplantıda kimliğinizi gizleyerek yöneticiniz hakkında yorumlar yapabilir, ders esnasında sınıftaki arkadaşlarınızla muhabbet edebilirsiniz. Hatta, 1-2 gün önce Amerika’da Yik Yak’i kullanarak okulda bomba ihbarı yapılması da buna örnek olarak gösterilebilir. Amma velakin Yik Yak, ortaokul ve liselerin olduğu bölgeleri bloke etmeye çalıştığını da söylüyor.

Tüm bunların üzerine bir de Yak’leyerek puan da kazanıyorsunuz. Böylece ödüllendirildiğinizden de söz ediliyor.

Tutar mı?

Ne kadar hızlı penetre olur bilemiyorum. Zira bu akımın öncülerinden olması ve kullanıcıların alışkanlıklarını değiştirmek için çok emek harcaması gerektiği de bir gerçek. Fakat, mobil dünyanın bize getirdiği lokasyon bilgisinin takibini çok akıllı bir yolla kullandığı bir gerçek.

Türkiye App Store’da da yüklenebilen uygulamayı Türk aklı neler için kullanır acaba? :)

Bana bu işkenceyi neden yapıyorsunuz?!

Mobilleşen dünyamızda tüm websitelerinin mobi siteleri, tüm aplikasyonların mobil versiyonları var. Ve her geçen gün hem cihazların güncellemelerine hem de kullanıcının alışkanlıklarına göre değişim yaşıyorlar.

Peki gerçekten kullanıcının alışkanlıklarına göre mi değişim yaşıyorlar?

Allah aşkına, kim bu tasarımcılar? Kim bu kullanıcı deneyimine göre uygulamaları şekillendiren insanlar? Neredeler?

Öncelikle UX nedir bir onu hatırlayalım. UX yani “user experience” tasarımı kullanıcının alışkanlıkları/istekleri/öğrendiklerine göre bir cihazı veya uygulamayı kullanmasını kolaylaştırıcı en önemli haritadır. Bunu yapabilmek zordur fakat doğru yapılırsa hem mutlu bir kullanıcınız hem de başarılı bir ürününüz var demektir.

Kullanıcının alışkanlıkları? İstekleri? Öğrendikleri? Ne demek?

Çağın cebimize veya gözümüzün önüne koyduğu cihazların bizlere kazandırdığı belirli hareketler bulunuyor. Bunlara “sliding yapmak” veya “orta tuşa basmak” veya “büyütme/küçültme hareketi yapmak” gibi örnekler verebiliriz. Hareketler artık günlük yaşantımızın parçası olduğunda, artık bu aksiyonlarımıza cihazlardan cevap beklemeye başlıyoruz.

Düşünün. Yeni bir aplikasyon yüklediğinizde, “slide”, “çift tıklama” gibi hareketleri hemen yapmadınız mı? Cihazın ve uygulamanın reaksiyonuna bakmadınız mı?

Tüm bu yazdıklarıma bakınca aslında UX’in “universal hareket dili” olduğunu da düşünebiliriz.

Ne yazık ki, Facebook ile Twitter bu şekilde düşünmüyor sanırım.

Günlerdir, haftalardır beni delirten bir detay var. Facebook’ta mobil aplikasyonunda görselleri yukarı iterek kapatabiliyorken, Twitter’da görselin üzerine bir kere basmanız gerekiyor. Niye? Hele ki bu kadar büyük iki platform, kullanıcının alışacağı tek bir yöntem olmalıyken neden zorlaştırıyor?

Yeni güncellemede birisinin doğru yolu bulacağını umut ediyor. Kullanıcılara kolaylık diliyorum!

20131021-231612.jpg

Mobilitenin nimetleri

20130805-234347.jpg

Yeni dijital dünyanın getirdiklerinden hep olumsuz olarak bahsediyoruz. Peki değişen dünyanın bizler üzerindeki etkisi gerçekten de hep negatif mi?

Geçtiğimiz günlerde iPhone’umu kullanırken birşeyi fark ettim. Dibine kadar sağ elini kullanan birisiyim. Fakat telefonu sol elime aldım ve sol elimle cihazı kullanırken sağ elimle de yemeğimi yiyordum. Sonra etrafıma baktım. Birçok insan aynı şeyi doğal bir şekilde yapıyordu. Bundan 10 sene önce hiç kullanmadığı kadar çok ve rahat bir şekilde sol elini kullanıyordu. Düşündüm. Hayatımızı esir altına alan yeni dünya bazı şeyleri alırken yeni özellikler mi veriyordu?

Tamamiyle sağ elini kullanan birisine rahatça sol elini kullanma yetisini mesela.
Ya da, birisiyle konuşurken bir yandan ekrandan birşeyler okumayı.
Veya, Facebook’tan birşeye bakarken Youtube’a geçip bir video bulup onun linkini kopyalayıp Twitter’a yapıştırmayı.

Dijitalleşen dünya kendisini büyütürken kullanıcılarını da mükemmel kılmaya yönelmiyor muydu ki? Kullanıcıları ne kadar becerikli olursa o da, o denli güçlenmiyor muydu?

Evet.

Üzerimizdeki ruhsal baskı ve etkisi aslında bir yandan da fiziksel kapasitemizi arttırmaya yönelik bir antreman halini aldı. Daha çok şeyi aynı anda yapabilme ve vücudumuzda yeterince kullanmadığımız uzuvlarımızı kullandırtma yetisi.

Sonra gene sorguluyorum acaba yeni neslin hepimizi şaşırtan zekası bizden başlayarak bir evrime geçiş midir?

Bu cevapları sorgulayan başkaları da var mı acaba diye Google’ı araştırdım. Bulamadım. Fakat şu an bile bu yazıyı yazarken sol elimi çok başarılı bir şekilde kullanıyor olmam ve yaşça bizden 2-3 kat büyük insanların hala sağ elleri ve tek parmaklarıyla klavyeyi kullanmaları tezimin doğruluğa yakın olduğuna inandırıyor.

Siz ne dersiniz?