Düşünüp duruyorum bazı bazı, bazı projeler tutuyor da bazıları neden tutmuyor. Sonra kendi kendime cevabı buldum. Fakat, cevabı sizlerin de benim gibi bulmasını istiyorum.
Vizyonda onca film var. Hangi filme gideceğinize nasıl karar veriyorsunuz?
Başrol oyuncuları, yönetmeni, yapımcısı? Tüm bunlar ne kadar önemli olsa da, en önemli konu hikayesi! Filme gittikten sonra da o filmi beğenip beğenmediğinize kurgusunun ne kadar iyi olduğuna bağlı olarak karar veriyorsunuz. Burada, markayı başrol oyuncusu, yönetmeni markada çalışanlar ve yapımcısı ajans olarak düşünelim. Hikayesi ise marka olarak projesinde anlattığı hikaye, kurgusunu da kullanıcının anlamlandırmasındaki kolaylık olarak kabul edin. Yani, bir projeyi bu açıdan incelediğimizde mekanikten daha çok arka plandaki hissettirdiği, anlattığının önemini anlayabiliyoruz.
Hikayesiz bir marka, hiçbir şeydir!
Coca-Cola’nın hikayesi “mutluluktur!”
Apple’ın hikayesi “farklılıktır!”
Ünlenen şarkıları düşünelim. Her birisinin şarkı sözlerinin yanında, kime ve ne zaman yazıldığının hikayesi konuşulur durulur. Neden? Dinleyenler, şarkıyı o hikayeyle hayal etmek isterler.
Bu yüzdendir ki hikayesiz olan her iş başarısızlığa mahkumdur. Kurgusuz projeye saygı duyulur ama sevilmez.
Çağımızın pazarlama mucizesi Lady Gaga’nın da “çılgın bir kurgusu” vardır ve bu yüzdendir ki başarıya ulaşmıştır.
Bazen, markalar ve ajansları müşterileriyle irtibata geçerken o kadar çok mekaniğe ve sonuca odaklanır ki, oraya giderkenki yolculuğu unutur. Halbuki, kullanıcı için önemli olan o yolculuktur. Parçası olacağı hikayedir.
Hikayeye odaklanın ey dostlar. Bir hikaye anlatın!