Birçok söyleşi okuyoruz. Amma velakin sektörlerinde başarılı olan liderlerin birçoğu aynılaşmaya başladı. Hep aynı firmaların ezberlenmiş mesajlarını dinliyor duruyoruz. Buna bir dur demek gerek!
Artık Mitokondrim’de yaptığı işte başarılı olan gizli kahramanları zaman zaman konuk ediyor olacağım.
İlk konuğum, 20 seneyi aşkın süredir dostum olan ve Caz Müziğinde başarılarla dolu bir kariyeri olan İpek Dinç Yüce. Kendisine nacizane birkaç soru sordum. İyi okumalar!
İpek Alkan: Kendini biraz okuyucularıma tanıtır mısın?
İpek Dinç Yüce: Ben İpek Dinç Yüce. İstanbul doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü mezunuyum. Ancak 9 senedir profesyonel olarak caz vokalistliği yapıyorum. 2006 senesinde katıldığım İstanbul Caz Festivali – Genç Caz yarışmasını kazanarak grubumla caz festivali kapsamında konser verdim. 2009 senesinde Nardis Jazz Club – Genç Caz Vokal yarışmasını kazanarak Estonya’nın Tallinn şehrinde düzenlenen Nomme Caz Festivali yarışmasına katılma hakkı kazandım. Orada Türkiye’yi temsilen 3. seçildim ve pek çok festivalden davet aldım. Bunu takiben yine 2009 senesinde Pori Caz Festivali, Oslo Caz Festivali ve Riga Caz Festivalleri’nde konserler verdim, Litvanya’nın Klaipeda şehrinde düzenlenen Jazz Voices yarışmasına katılma hakkı kazandım. Yine 2009 senesinde başlamak üzere 3 sene boyunca The Marmara Otel’de Şevket Uğurluer ile çalışma fırsatı yakaladım. Günümüze dek Önder Focan, Selçuk Sun, Şenova Ülker, Yahya Dai, Neşet Ruacan gibi değerli müzisyenlerle çalıştım, çalışmaya devam ediyorum. 2005 senesinden beri çeşitli mekanlarda düzenli olarak konserlerim ve programlarım devam etmekte.
İpek Alkan: Kariyerinde dönüm noktası olarak gördüğün anı anlatır mısın?
İpek Dinç Yüce: Sanırım benim için iki dönüm noktası var ve ikisi de Türkiye’nin en önemli müzisyenlerinden ikisi ile alakalı. Birincisi 2005 senesinde İlham Gencer ile tanışmam. Müzik hayatına adım atmama ve bu küçük camiada tanıdığım herkesle tanışmama vesile olan isimdir İlham Bey. Onun sayesinde yukarıda bahsettiğim yarışmalara katıldım ve şu an bulunduğum yerdeyim. İkincisi ise, 2009 senesinde Şevket Uğurluer’den gelen bir teklif üzerine kendisi ve grubuyla The Marmara Otel’de müzik yapmaya başlamamdır. Bu noktaya dek müziğin benim için bir hobi olduğunu ve meslek olarak yapmayacağımı söylemiştim hep, fakat bu iş hayatımı değiştirdi diyebilirim ve tam zamanlı bir müzisyen olarak çalışmaya başladım.
İpek Alkan: Sence, Türkiye’de caz müziğinin dinleyici hedef kitlesi kimler?
İpek Dinç Yüce: Caz müziği, aslında kökeninin olduğu Amerika başta olmak üzere icra edildiği pek çok ülkede her kesime, özellikle de öğrenci ve genç kesime hitap ediyor. Türkiye’de ise son zamanlara kadar daha çok belli bir yaşın üzerindeki elit kesime hitap ediyordu. Ancak artan caz festivalleri ve caz müziğinin dünyadaki popülerliğinin de artmasıyla birlikte biz de ülkemizde caz müziğine ilginin arttığını görüyoruz ve bence bu çok mutluluk verici bir gelişme.
İpek Alkan: Hedef kitlesinin kısıtlı kaldığını düşünüyor musun? Neden?
İpek Dinç Yüce: Yaşadığımız ülke itibariyle ister istemez caz müziği Türkiye’de kısıtlı kalıyor bence çünkü hala “caz” dendiğinde “O dediğiniz nasıl bir şey” diye soran, konuyla ilgili hiçbir fikri olmayan veya “Caz beni uyutuyor” şeklinde önyargılara sahip çok insan olduğunu görüyoruz. Halbuki cazın çok değişik tarzları var ve bazıları inanın uyumanıza asla izin vermez. Ben bunun bizim geleneklerimizle ilgili olduğunu düşünüyorum çünkü caz müziği bizim toprakların müziği değil ve bizim insanımıza uzak. Ama tanıdıkça seven ve içine girince nasıl bir derya olduğunu görüp bırakamayan da çok insan var. Caz müziğinin yukarıda bahsetttiğim sebeplerden dolayı kısıtlı kalması sonucu maalesef Türkiye’de bu tarzı icra edebileceğiniz veya dinleyebileceğiniz çok mekan da yok. Konunun öncülerinden Nardis Jazz Club ile birlikte bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar mekan, bence İstanbul gibi bir metropol için çok az. Umarım ileride bunun da değiştiğini ve hem biz müzisyenlere hem de siz dinleyicilere yeni mekanların kazandırıldığını görürüz.
İpek Alkan: İşinde başarı kriterin nedir?
İpek Dinç Yüce: Benim için en önemli başarı kriteri, dinleyicilerimin performans sonunda mutlu ayrılmalarıdır. Eğer beni dinlemeye gelmiş müzik severlere güzel saatler geçirtebilmişsem kendimi başarılı sayarım. Ayrıca caz müziği özgürlüklere çok açık bir tarz. Bir şarkıyı her seferinde bir önceki seferden farklı icra ediyorsunuz. Sahnedeyken de çalıştığımız müzisyenlerle uyum sağlayıp birlikte yepyeni birşeyler ortaya çıkarmak da işin en keyifli tarafı bence.
İpek Alkan: Caz müziğinin tanıtımı ve pazarlamasını sence Türkiye’de kimler yapıyor?
İpek Dinç Yüce: Türkiye’de caz müziğinin en önemli tanıtımı ve pazarlaması, başta bu müziği icra eden müzisyenlerle birlikte Zuhal Focan, Sevin Okyay, Tunçel Gülsoy gibi bu işi gerçekten çok seven ve bu işe gönül vermiş insanlar tarafından yapılıyor. Caz sevenler bu noktada http://www.cazkolik.net adresine bir göz atsınlar derim. Ancak büyük bazı markalar ve isimler de yine caz müziğine besledikleri sevgi ile senelerdir hem sponsorluk, hem festival düzenlemeleri hem de tanıtım alanlarında reklam yapıyorlar. (Akbank; Garanti, vs.)
İpek Alkan: Sence caz müziğinde pazarlamadaki var olan eksiklikler neler?
İpek Dinç Yüce: Türkiye’de bence sadece caz müziğinin değil, kültürel anlamda önemi yüksek değerlerin pazarlamasında en büyük eksikliğin televizyonda olduğunu düşünüyorum. İnsanların en çok etkilendikleri ve en çok haşır neşir oldukları mecra olan televizyonda reyting kaygısı yüzünden cazla ilgili yapılan programlar ya kaldırılıyor ya da daha proje aşamasında reddediliyor. Bu durumun, reyting denilen şey olduğu müddetçe değişmesinin de çok mümkün olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca caz müziğinin icra edilebileceği kulüplerin azlığı da tanıtım açısından en büyük eksikliklerden biri.
İpek Alkan: Bu müziğe aşina olmamış kişiler için ilk olarak kimleri dinleyerek başlamalarını tavsiye edersin?
İpek Dinç Yüce: Ben her zaman caz müziğini yeni dinlemeye başlayanlar için bossa-nova tarzının çok uygun olduğunu düşünmüşümdür. Hem dinlemesi daha kolay, hem de latin ezgilerle bize daha yakın bir caz tarzı. Bu sebeple Eliane Elias, Antonio Carlos Jobim, Michael Franks gibi isimler bence dinleyiciler için çok keyifli olacaktır. Chris Botti de cazcılar tarafından eleştirilmesine rağmen trompeti sevdiren önemli bir isim örneğin ve bence kesinlikle dinlenmeli. Daha caz klasikleri ve standartlarla ilgilenenler ise elbette Frank Sinatra, Ella Fitzgerald, Nat King Cole gibi caz müziğinde hoca kabul ettiğimiz isimleri dinleyebilirler.
Güzel röportaj için teşekkürler.. keyifle okudum..