Bi’log Arası: Sibel Vidinlioğlu

Bu haftaki konuğum, değerli avukat, hoş sohbet Sibel Vidinlioğlu! Kendisiyle tanışmamız, ondan hizmet almamızla başlamış olsa da kısa zamanda sevdiğim ve değer verdiğim bir arkadaşlığa dönüştü. Hukuk konusunda, yeni neslin güçlü temsilcilerinden olan Sibel ile biraz yasaları, hukuku konuştuk. İyi okumalar!sibel ofis

İpek Alkan: Kendinden biraz bahseder misin?
Sibel Vidinlioğlu: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Hukuk okumayı hep çok istedim. Her ne kadar dizilerden filmlerden etkilenmiş olmasam da yaşadığımız ülke, içerisinde bulunduğumuz durum  biraz bu alanda eğitim alma isteğimi ortaya çıkardı diyebiliriz:)
İpek Alkan: Küçükken, Amerikan Avukatlık dizilerini/ filmlerini izleyip etkilendikten sonra ben de avukat olmak istiyorum dediğimi bilirim. Sonrasında fark ettim ki, Türkiye’de işler öyle değilmiş. :) Sence, bizim hukuk sistemimizle, yurtdışındaki hukuk sistemleri arasındaki en büyük fark nedir?

Okumaya devam et

Müşteri odaklı mı yoksa Çalışan odaklı mısınız?

Bugün, Inc.’te Richard Branson’ın bir söyleşisini okudum.

Çılgın ve dahi işadamı, şirketlerindeki önem sıralamasını şöyle anlatmış:

1) Çalışan

2) Müşteri

3) Hissedar

Çok da mantıklı bir açıklama yapmış; çalışanınız mutluysa, müşterinizi memnun eder, memnun müşteri ise, hissedarı güldürür. Sonra da bu mantığı hala kavrayamamış olan şirketlere şaşırdığını da dile getirmiş.

Hani bir çok kez oluşturduğumuz kampanyalarda ve fikirlerde “müşteri odaklı” (customer-centric) bir yönetimi ve disiplini prensip olarak benimseriz. Branson, “çalışan odaklı” yani “employee-centric” yaklaşımda olduğundan bahsetmiş.

Ne yalan söyleyeyim, mantık çok basit ama okumak çok hoşuma gitti. Hatta bu kadar basit ama bir o kadar da pratikte göremediğimiz bu yaklaşım beni düşündürdü.

Türkiye’de, şirket çalışanlarının memnuniyeti ile ilgili yapılan herhangi bir araştırma var mı diye baktım. Şöyle birkaç örnek vermek istiyorum:

mobbing

Tüm bunlara bakınca, çalışanlarına eğitim veren, çalıştıran ve başarılı olmaya çalışan firmaların öncelikle bir eğitime ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum. Zira, bu sıralar, restoranlarda aldığım hizmetten tutun da bir kıyafet markasında bile aldığım hizmetten memnun değilim. Hep bir mutsuzluk ve umursamazlık var. Burada suçu çalışanda aramak yerine, Çalışan, Müşteri ve Hissedar üçgenini bilmeyen işverenler/yöneticilerde aramak ve bulmak gerek!

Siz de, Branson’ın söyleşisini okumak isterseniz, tıklayın.