Çiçek Sepetine sorsam

Pazarlama deyince birçok kişinin aklına gelen şey 4P’dir.

Bilmeyenler için: 4P; Product (ürün), Price (fiyat), Promotion (tutundurma) ve Place (dağıtım).

Artık yaşadığımız dünyada bunun güncelliği tartışılır. Üzerine eklenen pek çok şey oldu. Amma velakin, bazı markalarla karşılaşınca daha bu mekaniğin bile farkına varamadıklarını fark ediyorum. Hatta ve hatta anlamlarını bile bilmediklerini görüyorum.

Kelime anlamı olarak en kolay ve en anlaşılır gibi görünen ürünün ne olduğunu kavrama konusunda birçok markanın problemi bulunuyor. Yakın zamanda bunu bana gösteren marka ise http://www.CicekSepeti.com

Kendilerine sorsak, “ürününüz nedir?” diye, alacağımız cevap ne olur acaba?

Opsiyon#1: Çiçek.
Opsiyon#2: Çiçek ve hediyelik eşya.
Opsiyon#3: Çiçek ve hediyelik eşya satan websitesi.
Opsiyon#4: Çiçek ve hediyelik eşya satan ve ulaştıran websitesi.

Daha opsiyonlatı artırabilirim. Ama işin aslı, ürünlerinin bunlardan hiçbiri olmadığı ve bundan pek de haberdar olmadıkları.

Ürünleri; insanların birbirlerini küçük sürprizlerle mutlu etmesini kolaylaştırmak için oluşturulan hizmet

Anneler Günü hizmetlerinin en çok kullanıldığı günlerden birisidir diye düşünüyorum. Göndermeye çalıştığım çiçek, önce zamanında gönderilmedi sonra “gönderildi SMS’i” bana ulaşmasına rağmen hala gönderilmediğini fark ettim, daha sonra Çağrı Merkezi, sistemde gönderildiğini gördüğü için para iadesi yapamayacağını söyledi. Çıldırmamla beraber, “vazonun kırıldığını ve göndereceklerini” itiraf ettiler.

Sorarım sana Çiçek Sepeti, herhangi bir çiçekçiyi aramayıp da seni arıyorsam, farkın olmalı mı olmamalı mı? Çözümün, şikayet edebileceğim idi.

Sonunda gelen çiçek ise istemediğim bir görsellikteydi.

Ben bugün bir ürün satın aldım ama almak istediğim ürün bu değildi. Üstüne bir de yalan beyan yapıldı. Rezalet be arkadaş.

20140511-230006.jpg

Do SAVE please

Pazarlama öğrenirken ilk öğrendiğimiz kural?

4P kuralı!

Yani? Product (ürün), Place (dağıtım/yer), Price (fiyat) ve Promotion (tutundurma)!

Philip Kotler, pazarlama duayeni, bir markanın pazarlanabilmesinin 4P kuralına bağlı olduğunu söylemiş. Önce tüketicinin ihtiyacını karşılayan bir ürün, o ürünün pazara sunulabilmesi için fiyatlandırma sonra tüketiciye ulaştırılabilmesi için dağıtım ve en sonunda da tüketicinin vazgeçilmezi olması için tutundurmanın olmasından bahsetmiş.

Philip Kotler, 1931 yılında doğmuş ve pazarlama duayeni bir zat. (Evet bilmeyenler için tekrar yazıyorum.) Pazarlamanın mihenk taşı ve hala pazarlama denince akla gelen ilk isim. Fakat 4P kuralından bahsetmesi yıllar öncesine dayanıyor. O zaman ne sosyal medya ne de globalleşen bir dünya varmış.

Pazarlama iki boyutlu kuramlara dayanıyormuş.

Bunu gören yeni nesiller de 4P kuralını çöpe atmadan artık başka kuralların baskın olduğunu söyleyebiliyor.

Bugünki makalemiz de bununla alakalı. HBR’da okuduğum makalenin linkini paylaşıyorum.

Rethinking 4P

Pazarlamacılar düşünmüş ve “ya bu 4P artık işlemiyor! Birşeyler değişti! Tekrar mı bir kafa yorsak?!” Demişler… Ve yepyeni bir kavramla çıkagelmişler -> SAVE!

Product olmuş size Solution,
Place olmuş size Access,
Price olmuş size Value,
Promotion da olmuş size Education. Yani SAVE.

Doğru mu yapmışlar?

Makaleye göre çıkış noktasına bakalım.

Solution mesela; Tüketiciler ürünün ne kadar komplike işleri tamamlayabildiğinden veya ne kadar kaliteli üretildiğinden çok ne kadar “user-friendly” olduğuna bakıyorlar. Bana kalırsa bunun en iyi örneği, Çin’de üretilen ve hepimizin elinde bulunan Apple ürünleri. Çok mu komplike işler bitiriyor bu aletler? Hayır. Hatta Androidli Samsung’lar en az 10 basar. Fakat Apple, kullanıcısına o kadar kolay bir servis sunuyor ki, ne kullanma kılavuzuna bakıyorsunuz ne de aleti kullanırken kafanız karışıyor. Kısacası kullanıcısına hayatını kolaylaştırmak için bir “çözüm” getiriyor! Tek önemli olan da bu!

Access; tüketiciler artık ürünlerin nasıl dağıtımı olduğundan çok ne kadar kolay bir şekilde ulaşabileceklerini önemsiyorlar. Apple ürününe rahatça online bir şekilde oturduğunuz yerden ulaşabiliyor musunuz? Cevap evet. Aplikasyonlarına bir tık ile yükleyebiliyor musunuz? Evet! Çünkü artık tüketici istediği şeyi almak için uğraşmak istemiyor. Bunun diğer bir örneği de hızlı yükselen e-ticaret. Neden tüm markaların online mecralarda satış yapmaya çalıştığını hiç düşünmediniz mi? Bu trendi biz tüketiciler yarattık.

Value; insanlar ne kadar para ödediklerinden çok ürüne sahip olduklarında hayatlarına ek olarak hangi değerin geleceğini hesaplıyorlar. Yapılan bir araştırmaya göre iPhone sahiplerinin büyük bir kısmının borç içinde olduğunu biliyor muydunuz? Metrobüslerde, otobüslerde herkesin elinde iPhone var. Çünkü tüketici hayatına gelen o ek rahatlığı yani değeri ne pahasına olursa olsun istiyor ve alıyor. Fiyat önemsizleşiyor!

Education; tutundurmadan kastımız tüketiciye pazarlamak için kullanabilecek tüm kanallar ve yöntemler. Bir önceki postumda bahsettiğim gibi tüketicinin karnı bu gibi yöntemlere tok. Yeni birşeyler öğrenmek istiyor. Bir ürünü kullanırken veya kullanmaya karar verirken farklı olmak istiyor! Apple dünyaya her gün yeni birşey öğretiyor. En güzel örnek tüm Apple ürünlerinin lansmanını tüm dünyanın heyecanla beklemesi olarak verebiliriz. Ya da sosyal medyadaki tavsiyeleri bir hatırlayın. Stratejiler monolog yaratmaktan çok birşeyler öğretmeye ve muhabbet kurdurmaya yönelik. Yeni konular ve ürünler hakkında bilgi vermeye ve dikkat çekmeye yönelik. Çünkü tüketici yeniye aç ve ilginçlik arıyor.

Uzun lafın kısası, 4P ürünü önemserken, SAVE yeni dünyanın tüketicisine odaklılığı vurguluyor. Ve çok da doğru yapıyor. Benden tam notla geçti! :)