Ryanville Türkiye’de

Mapfre’nin, Sertab Erener’li yeni reklamını izlemeyen kalmamıştır herhalde.

Hikaye, Sertab’ın nereye bakarsa baksın, “aynı amcayı” görmesi üzerine kurulmuş ve sonrasında da Mapfre kartıyla herkesin “aynı” olduğu vurgusu yapılıyor.

Enteresan bakış açısı değil mi?

Okumaya devam et

Marmaray’a soru: 50 Milyon derken?

Bazılarınızın dikkatini çekmiştir, bugünlerde billboard’larda bolca Marmaray görüyoruz. Görselin sahibi de Ulaştırma Bakanlığı başta olmak üzere, birçok kuruluş. (görselde de göreceksiniz.)

Haklılar, bir başarıları var, kutluyorlar. Öncelikle, zaman nasıl geçti anlamadım amma velakin, Marmaray 1. yaşını doldurmuş pek güzel. 1 sene boyunca ancak bir kez binmişimdir, o sebeple hizmeti hakkında yorum yapamayacağım.

Fakat, bir duralım. Görselde koca koca 50.000.000 (50 milyon) yolcunuza teşekkür ediyorsunuz.

İstanbul’da yaşasın yaşasın 15 Milyon kişi, herkes 1 kere binse, 15 Milyon eder. Haydi diyelim çevre illerden de geldiler, bindiler, olsun sana 25 Milyon. 50 Milyon nereden çıktı, canım kardeşim?

Sonra düşündüm, bu adedi nereden sayıyorlar? Turnikelerden. Her turnike geçişinde 1 yolculuk daha olmuş oluyor. Ama birisinin gözünden kaçmış sanıyorum, turnikelerden geçişler, 50.000.000 yolcu etmez, 50.000.000 yolculuk eder. Bu yolculuklar, 15 Milyon yolcu tarafından da yapılmış olabilir. Bilemeyiz.

Yolcu derseniz, tekil bir sayıdan bahsediyor gibi olursunuz. Bizlerin de aklını bulandırırsınız. Mantığım yanlış ise açıklama isterim.

202638marmaray billboard

Türkiye’de e-ticaret = #isyan

Reklamcı değilim. Amma velakin bu aralar televizyonda gördüğüm iki reklam yüzümde gülümsemeye yol açıyor. Öyle ki, reklam izlemekten nefret eden ve bir nevi iş sebebiyle izleyen ben, bu iki reklamı bayıla bayıla, yüzümde tebessümle izliyorum.

Hangi reklamlar?

n11.com’dan #isyan

Bir diğeri ise; sahibinden.com’dan #muhtemelenyoktur

Sonra fark ettim ki bu iki başarılı reklamda çok fazla ortak nokta bulunuyor.

Öncelikle, her ikisi de bir e-commerce sitesine ait. Gün geçtikçe e-commerce sitelerine ait reklamları televizyonlarda pek görür olduk. Birkaç yıl öncesine kadar hepsi sadece online mecralarda kendilerini duyurmaya çalışıyorken şimdi her alanı kullanıyorlar. Neden? Şöyle bir akıl yürütelim, beraberce! Sina Afra tarafından hazırlanan TÜSİAD’ın E-ticaret Raporu’nda belirtilene göre bir ülke eticarette 4 fazdan geçiyor. (Raporun yayımlanma tarihi Haziran 2014, bu sebeple yakın zamanda bahsettiğimizi söyleyebiliriz.)

IMG_0344.PNG

Görüldüğü üzere, Türkiye şu an 4. faza geçme evresinde. Bu geçişte, ülkemizde eksikliği bulunan 2 önemli konudan bahsediliyor; “algı sorunu” ve “altyapı eksikliği”. Altyapı eksikliği, yeni gelen nesil, ülkeye ve projelere olan yatırımlar ve Telco firmalarının itiş gücüyle yavaş yavaş toparlanıyor.
Fakat algı yönetiminin daha gidecek çok yolu var. Zira, raporda da bahsedildiği gibi özellikle kredi kartı kullanımının çok yüksek olduğu ülkemizde, e-ticaret için gerekli “malzemeler” olmasına karşın algıda e-ticarete güven az.

Peki, bunu değiştirmek için neye saldırırsınız? Türkiye gibi televizyonun bu kadar çok izlendiği bir alanda ilk başvuracağınız mecra da tabii ki orası olacaktır! Hele ki genç kafasıyla yapılırsa, değmeyin keyfine.

Bahsettiğim iki reklamın diğer bir ortak özelliği ise; “online” alışkanlıkları “offline” ile bağdaştırmış olması. Ne demek istiyorum? Sahibinden.com’un reklamında birkaç saniye bir tablet görüyoruz, n11.com’da ise hiçbir cihazı görmüyoruz! Bir e-ticaret sitesi reklamında dijitalden neden bu kadar uzağız? Çünkü, dijital dünyaya alışkın olmayan kullanıcıya “tanıdık duygularla” ulaşmaktan daha akıllıcı ne olabilir?!

Üçüncü ve en güzel özellik ise, gülümsetmesi! Oh be arkadaş! Çoğu reklam, vicdanımıza, kalbimizin cız etmesine o kadar çok oynamış ki, hem dizilerde hem reklamlarda gözlerin dolmasından fenalıklar geçiriyordum. Sütaş reklamında bile yavru ineğin hikayesine içimiz gidiyordu! Bir markanın verebileceği en güzel mesaj mutlu ka-fa-dır!

İyi iş. :)

Seviyorsan git konuş bence!

Başlık bilindik ve merak uyandırıyor. Sırf bu başlık sebebiyle linke basıp bu yazıyı okumaya başladıysanız zaten artık fazla söze gerek yok.

İş ile ev arasında mekik dokurken kullandığım Gayrettepe metrosundaki dikkat çekici ve yüzümde gülümseme oluşturan bir billboard’dan alıntı; Seviyorsan git konuş bence!

Kullanan ise Wall Street English.

Gezi olaylarından tutun da birçok farklı mecrada “günlük hayatımızda” kullandığımız ve gördüğümüz bu cümleyi konuşma eylemini merkeze alarak kullanmışlar. İyi iş.

Neden?

Öncelikle hepimizin hayatımızın bir döneminde dostumuza/arkadaşımıza söylediğimiz bir cümle. Kendimizden bir şeyler bulabiliyoruz.

İkincisi, az önce belirttiğim dost kavramı çok önemli. Bu cümleyi size ancak ve ancak “açılabildiğiniz” birisi söylemiş olabilir. Yani, bilinçaltınızda bir yerlerde markayı yakın/dost/arkadaş olarak algılıyorsunuz.

Üçüncüsü ise gülümseyişiniz. Zeka ve benimseme dikkatinizi çekiyor ve gülümsetiyor.

İyi iş, gülümsetir, akıllıcadır, bağ kurdurur ve algınızı şekillendirir.

İyi iş.

20140219-215648.jpg

Apple’ın Yeni Reklam Filmi

Video

Şu sıralar, tüm global markaların yaptığı bir hazırlık var. Noel zamanı ile ilintili bir reklamı izleyicilerle buluşturmak.

Apple da bu furyaya katılmış ve “Misunderstood” adını verdiği reklamını beğeniye sunmuş.

Aslında videoyu izlediğinizde, sonunda gözleriniz dolabilir. Baştan uyarayım.

Video, hepimizin alıştığı ve şikayet ettiği bir konu üzerinde kurgulanmış. Hepimizin, elimizde akıllı telefonlarımızla “gerçek dünyayı” kaçırdığımız ve “tam da yaşamadığımız” algısını, duygusala bağlamışlar da diyebiliriz.

Akıllıca bir reklam olmuş. Alt metinde “iPhone, sizi ve ailenizi mutlu etmeye yardımcı olur” var. Beğendim. İzleyin efendim. :)

 

Screen Shot 2013-12-18 at 9.11.58 AM